39. ULUSAL GASTROENTEROLOJİ HAFTASI

GÜNDEM - GENEL (DM) - DEMİRKAN MEDYA | 26.11.2022 - 20:20, Güncelleme: 26.11.2022 - 21:43 12684+ kez okundu.
 

39. ULUSAL GASTROENTEROLOJİ HAFTASI

39. Ulusal Gastroenteroloji Haftası ve 10. Ulusal Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresini 22-27 Kasım 2022 tarihleri arasında Antalya’da Belek'te bir otelde gerçekleşti.1447 katılımcı ile kongre kendi alanında bir rekora imza attı. Bu kongreye ilk kez Koreli Gastroenteroloji Cerrahların katılımı ile .Ulusal Gastroenteroloji Kongresinin uluslararası nitelik kazanması için atılmış ciddi bir adım oldu. Kardeş Azerbaycan'dan Nahçıvan Devlet Üniversitesi Rektörü Elbrus İsayev’in katıldı.
Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Dilek Oğuz''Bir Ulusal Gastroenteroloji Haftasında daha buluştuk. Ulusal Gastroenteroloji buluşmalarımız Gastroenteroloji camiasının bir şölenidir. Her yıl heyecanla beklediğimiz bu haftamızda bu yıl çok sayıda uluslarası konuşmacımız bizlere eşlik etmektedir. Türk Gastroenteroloji Derneği’nin en büyük çalışması yıl boyunca bu haftamızın düzenlenmesidir. Sizlere her geçen yıl daha iyi bir bilimsel şölen sunmak ve sosyal olarak ta birarada buluşmak için hummalı bir şekilde Kongre Düzenleme Kurulumuzla birlikte çalıştık ve karşınıza geldik. Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu adına sizlere canı gönülden hoş geldiniz diyorum. Hepimiz için zorlu olacak bir yıla başladık fakat “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyerek faaliyetlerimize başladık. Önümüzde ilgilenmemiz gereken sayısız sorun olsa da yepyeni projeler üreterek, sorunlarımızın bir kısmını çözerek bir kısmını planlayarak bir yılı tamamlıyoruz. Olmazsa olmazımız genç gastroenterologlarımız ve yan dal asistanlarımız için iki ana toplantı düzenledik ve bunların birinde USG kursu birinde akademik tartışma ortamları oluştururarak hem klinik pratiğimizi hem de akademik gelişimimizi güçlendirmek için ilk adımları attık. Yıl boyunca Malatya’da Doğu-Güneydoğu Hepatogastroenteroloji günlerini, Mardin’de Endoskopi çalıştayını yaptık. Tüm bunlar sadece ve sadece Türk Gastroenteroloji Derneği’nin finansal ve akademik desteği ile gerçekleştirildi. Önümüzdeki dönemlerde de gerçekleştirilmeye devam edecektir.Akademik eğitimin önemi bu yıl biraz daha ön plana çekilecek bu alandaki faaliyetler arttırılacaktır. Bunların yanısıra pek çok hukuki uğraşlarımız ve gastroenterologların gerek özlük hakları gerekse diğer hakları açısından yasal ve hukukü çerçevede mücadalelerimiz yürütülmektedir. 27.10.2023’te Anıtkabir’i ziyaret edeceğiz ve Anıtkabir defterini imzalayacağız ve meslektaşlarımızla Ankara’da buluşacağız. Ama kongremizi yine bu tarihlerde Antalya’da gerçekleştirmek üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz. 39. UGH Kongre Başkanı Prof. Dr. Orhan Sezgin''Türkiye’de Türk Gastroenteroloji Derneği’nin yaptığı Kapadokya KohortÇalışması’nda Türkiye’deki gastrointestinal hastalıkların sıklığı değerlendirilmiştir. Bu çalışmada ultrasonografi ile %60 oranında karaciğer yağlanması saptanmıştır. Çünkü toplumumuzun %35’i fazla kilolu, %45’i obezdir. Çok değil, bundan sadece 10 yıl önceki çalışmalarda obezite sıklığı yaklaşık %15-20 arasında idi. Bu da bize gösteriyor ki obezite sıklığı çok hızlı bir şekilde artırmaktadır. Özellikle Diyabetes Mellitus yani şeker hastalığı sıklığı da son yıllarda buna paralel olarak giderek artmaktadır. Türkiye’de şeker hastalığı sıklığı yaklaşık olarak %15 civarındadır. Karaciğer yağlanmasını engellemek için yapılacak en önemli iş sağlıklı beslenmeye özen göstermektir. Aşırı karbonhidrattan ve yağlı gıdalardan kaçınmak gerekir. Sebze ağırlıklı beslenme önemlidir. Özellikle et ve et ürünleri dengeli miktarda tüketilmelidir. Toplumumuzun en önemli yeme alışkanlıklarından birisi fazla ekmek miktarda tüketimidir. Ekmek yemediğimiz zaman doymadığımızı düşünürüz. Beyaz ekmek tüketimi fazla kalori demektir. Ekmek tüketimimizi makul düzeye düşürmemiz gerekir. Ayrıca fazla miktarda alkol kullanımı varsa bu da azaltılmalıdır. Fiziksel aktivite azlığı en az diyet kadar karaciğer yağlanmasında etkilidir. Her yaştaki insanın kendine göre fiziksel aktivitesini artırması gerekir. 30 yaşındaki genç bir kişi için günde 5-6 km yürüme, bazen hafif koşular gerekirken; 80 yaşındaki bir insanın evin içinde odadan odaya dolaşması bile fiziksel aktivite artışıdır. Fiziksel aktivite kaslarımızı geliştirerek yağların yakımında faydalı olur. Sonuçta karaciğer yağlanması dışarıdan basit bir rahatsızlık gibi görünse de aslında uzun dönemde çok ciddi sonuçlara yol açabilen bir hastalıktır.'dedi Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk''Pankreas kanseri tanısı alan hastaların çoğunluğu (%80 ila 90) ilerlemiş hastalık nedeniyle başvuru anında tedavi edilemez. Ayrıca, küratif cerrahi rezeksiyon için uygun olan hastaların küçük bir yüzdesi genellikle erken nüks ve ardından ölümle karşılaşır.Sessizce ilerleyen pankreas kanseri, semptomlarını çok geç gösterdiği için çoğu zaman son aşamalarda fark edilmektedir. O yüzden ‘erken teşhis’ pankreas kanserinde daha da önem kazanmaktadır. 1- İştahsızlık 2- Kilo kaybı 3- Karın ağrısı 4-Bulantı 5-Sarılık 6- Aniden ortaya çıkan diyabet (şeker hastalığı) olan hastalar pankreas kanseri açısından değerlendirilmelidir. 50 yaşından sonra risk artmaktadır. Erkeklerde görülme riski daha fazladır. Aşırı sigara tüketimi ile benzin, metalurjik kokular ve böcek ilaçlarının kullanımına fazladan maruz kalmak riski artırır. Olguların yüzde 10’u kalıtsal seyretmektedir'' sözlerini bitirdi. Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin''Endoskopik işlemlerle kamera aracılığıyla görüntülenebilen yemek borusu mide ince ve kalın bağırsakta tespit edilip kayıt altına alınmış fotoğraf ve videoları bulunan lezyonların yapay zekaya tanıtılması ve bilgisayar ortamında işlenmesi ile yapay zekanın deneyimli bir endoskopist kadar bu lezyonları tespit edip işlemi yapan hekime uyarı veren uygulamalarını kullanmaya başladık. Kongremizde bu alanda olan yeniliklerin tartışıldığı ve bilgilerin paylaşıldığı bilimsel oturumlarımız oldu. Kalın bağırsakta kansere yol açabilen poliplerin tespit edilmesinde ve kansere dönüşme potansiyelinin belirlenmesinde aktif olarak yapay zeka uygulamalarını kullanmaktayız. Gözden kaçabilecek 4-5 mm’lik küçük poliplerin kamera görüş alanına girmesi halinde yapay zeka sesli ve ekranda ışıklı uyarı vererek hekimlere yardımcı olmaktadır. Gastroenterologlar tarafından yapılmış kolonoskopi işlemlerinde pek karşılaşılmasa da bu küçük poliplerin gözden kaçırılmamasını sağlayan yapay zeka uygulamaları kolon kanserinden korunmada önemli bir tarama olan kolonoskopi işlemlerinin kalitesini artırmaktadır. ''dedi. Türk Gastroenteroloji Derneği Muhasip Üye Prof. Dr. Müjde Soytürk'' Hastalıklarla ve sağlıklı yaşam ile ilişkisine ait kanıtlar arttıkça, mikrobiyotayı olumlu yönde nasıl etkileyebileceğimizi araştırmaya başladık. Günümüzde bununla ilgili çok sayıda yaklaşım mevcut. Bunların başlıcaları arasında diyet, probiyotikler ve prebiyotikler yer alıyor. Probiyotik, yeterli miktarda verildiğinde kişinin sağlığı için yarar sağlayan mikroorganizmalardir. Prebiyotikler ise vücudumuzdaki belli bakterilerin çoğalmasını, aktivitesini artıran yani başka bir deyişle onları besleyen sindirilemeyen liflerdir. Birçok sebze, meyve gibi gıdalarda bulunurlar. Başlıca örnekleri arasında soğan, sarımsak, enginar, yulaf, çavdar ve sirke sayılabilir. Bir probiyotik ile prebiyotik bir arada bulunduğunda ise sinbiyotik olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde çok sayıda hastalığın (obezite, diyabet, alzheimer, depresyon, iltihabi bağırsak hastalıkları, huzursuz bağırsak sendromu, bağırsak kanseri vb. ) mikrobiyotayla ilişkili olabileceğini düşündüren kanıtlar olmakla birlikte kesin bir şey söylemek hala mümkün değildir. Ancak probiyotiklerin etkili olduğu kanıtlanmış 2 durum vardır: Antibiyotik ilişkili diyare ve Clostridium difficile denilen bakteriye bağlı ishaldir. Unutulmaması gereken diğer bir konu her probiyotiğin her hastalık için uygun olmadığıdır. Bu nedenle probiyotiklerin hekim tavsiyesi ile kullanılması gereklidir.''dedi 39. UGH Kongre Sekreteri Prof. Dr. Selim Aydemir ''Halk arasında kısaca reflü hastalığı olarak bilinse de biz doktorların gastroözofageal reflü hastalığı dediğimiz hastalık, asitli mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçtığı ve buna bağlı şikayet ve ek hastalıklara neden olan sindirim sistemin kronik bir bozukluğudur. Reflü hastalığına en yaygın şikayeti çoğunlukla yemekten sonra veya yatarken olan göğsün ortasında hissedilen yanma hissidir. Ayrıca sindirilmemiş yiyecekler hastanın ağzına gelebilir. Bunların dışında bazen kalp ağrısından ayırt edilemeyen göğüs ağrısı, geçmeyen boğaz ağrısı veya öksürük, boğazda yumru hissi, mide bulantısı ve kusma, inatçı larenjit, ses kısıklığı görülebilir. Şiddetli reflü hastalığı olanlarda ozofajit (yemek borusunu içini kaplayan tabakanın hasarı), yemek borusunda darlık, kanser riskinde artış ve diş problemlerine neden olabilir. Eğer sık şikayetleriniz oluyor ve şikayetler giderek artıyorsa, yutma güçlüğü, kanlı kusma, kronik öksürük, kilo kaybı varsa muhakkak bir gastroenteroloğa başvurmanız gerekmektedir. Reflü hastalığının tedavisi şikayetlerin sıklığı, şiddeti ve reflüye bağlı oluşan ek hastalıkların olup olmadığına göre yapılır.  Kilo vermek, yemek yedikten sonra iki saat içinde yatmamak, yatağınızın baş kısmını yükseltmek, semptomları tetikleyen yiyeceklerden kaçınmak, sigarayı bırakmak gibi yaşam tarzındaki değişiklikler reflü hastalığı şikayetlerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Hafif şikayetleri olan hastalarda yaşam tarzı değişiklikleri yeterli olmazsa mide asidini azaltan antiasitler veya H2 reseptör antogonistleri denen ilaçlar kullanılabilir.''sözlerini tamamladı. Kongre Sekreteri Doç. Dr. Aslı Çiftçibaşı Örmeci''İrritable bağırsak sendromu (İBS), gastrointestinal sistemin fonksiyonel hastalıklarından birisidir. Hastalar çoğunlukla bağırsak alışkanlıklarındaki değişiklik ve karın ağrısından yakınırlar. İBS’ye kimi zaman fibromiyalji, gaz-şişkinlik, gastroözofageal reflü hastalığı, fonksiyonel dispepsi, kalp kaynaklı olmayan göğüs ağrısı ve anksiyete, depresyon gibi bazı psikiyatrik hastalıklar eşlik edebilir. Kronik karın ağrısı ve bağırsak alışkanlığındaki değişikliklerle karşımıza çıkan İBS’de karın ağrısı kliniği çoğunlukla değişken derecelerde olan kramp hissidir. Ağrının yeri ve şekli değişken olabilir. Bu ağrı bazen emosyonel stres, yemek, hatta dışkılama ile de tetiklenebilir. Hastalarda ishal, kabızlık, tekrarlayan ishal-kabızlık atakları veya normal dışkılama varken araya giren ishal veya kabızlık atakları görülebilir. Bazı hastalarda ishal, bazı hastalarda kabızlık baskın olabilir. İshal baskın İBS’de ishal genellikle az hacimli ve sulu dışkı şeklindedir. IBS tanısı konulmadan önce hastalar kullandıkları ilaçlar veya geçirdikleri enfeksiyon hastalıkları açısından sorgulanır. Hastalarda fizik muayene çoğunlukla normaldir. IBS’yi işaret eden belirli bir laboratuvar bulgusu yoktur ancak altta yatan organik hastalıkları ekarte etmek için hastalardan kan sayımı, biyokimya, bazı dışkı tahlilleri ve iltihap ile ilişkili olabilecek bazı kan ve dışkı belirteçleri istenir. Özellikle ileri yaşlardaki hastalarda kolorektal kanser taraması amaçlı kolonoskopki muayene önemlidir. IBS’nin tedavisi çoğunlukla semptomatiktir, tam anlamda şifa sağlayan bir tedavisi bulunmamaktadır. Tedavisinde spazm giderici ilaçlardan, antidepresanlardan ve bazen de antibiyotiklerden yararlanılır. Bunun dışında son zamanlarda oldukça popüler bir konu olan bazı probiyotik ve prebiyotiklerin İBS üzerinde etkili olup olmadığını anlamak için çalışmalara ihtiyaç vardır.'' söyledi            
39. Ulusal Gastroenteroloji Haftası ve 10. Ulusal Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresini 22-27 Kasım 2022 tarihleri arasında Antalya’da Belek'te bir otelde gerçekleşti.1447 katılımcı ile kongre kendi alanında bir rekora imza attı. Bu kongreye ilk kez Koreli Gastroenteroloji Cerrahların katılımı ile .Ulusal Gastroenteroloji Kongresinin uluslararası nitelik kazanması için atılmış ciddi bir adım oldu. Kardeş Azerbaycan'dan Nahçıvan Devlet Üniversitesi Rektörü Elbrus İsayev’in katıldı.

Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Dilek Oğuz''Bir Ulusal Gastroenteroloji Haftasında daha buluştuk. Ulusal Gastroenteroloji buluşmalarımız Gastroenteroloji camiasının bir şölenidir. Her yıl heyecanla beklediğimiz bu haftamızda bu yıl çok sayıda uluslarası konuşmacımız bizlere eşlik etmektedir. Türk Gastroenteroloji Derneği’nin en büyük çalışması yıl boyunca bu haftamızın düzenlenmesidir. Sizlere her geçen yıl daha iyi bir bilimsel şölen sunmak ve sosyal olarak ta birarada buluşmak için hummalı bir şekilde Kongre Düzenleme Kurulumuzla birlikte çalıştık ve karşınıza geldik. Türk Gastroenteroloji Derneği Yönetim Kurulu adına sizlere canı gönülden hoş geldiniz diyorum. Hepimiz için zorlu olacak bir yıla başladık fakat “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyerek faaliyetlerimize başladık. Önümüzde ilgilenmemiz gereken sayısız sorun olsa da yepyeni projeler üreterek, sorunlarımızın bir kısmını çözerek bir kısmını planlayarak bir yılı tamamlıyoruz. Olmazsa olmazımız genç gastroenterologlarımız ve yan dal asistanlarımız için iki ana toplantı düzenledik ve bunların birinde USG kursu birinde akademik tartışma ortamları oluştururarak hem klinik pratiğimizi hem de akademik gelişimimizi güçlendirmek için ilk adımları attık. Yıl boyunca Malatya’da Doğu-Güneydoğu Hepatogastroenteroloji günlerini, Mardin’de Endoskopi çalıştayını yaptık. Tüm bunlar sadece ve sadece Türk Gastroenteroloji Derneği’nin finansal ve akademik desteği ile gerçekleştirildi. Önümüzdeki dönemlerde de gerçekleştirilmeye devam edecektir.Akademik eğitimin önemi bu yıl biraz daha ön plana çekilecek bu alandaki faaliyetler arttırılacaktır. Bunların yanısıra pek çok hukuki uğraşlarımız ve gastroenterologların gerek özlük hakları gerekse diğer hakları açısından yasal ve hukukü çerçevede mücadalelerimiz yürütülmektedir. 27.10.2023’te Anıtkabir’i ziyaret edeceğiz ve Anıtkabir defterini imzalayacağız ve meslektaşlarımızla Ankara’da buluşacağız. Ama kongremizi yine bu tarihlerde Antalya’da gerçekleştirmek üzere çalışmalarımıza devam edeceğiz.

39. UGH Kongre Başkanı Prof. Dr. Orhan Sezgin''Türkiye’de Türk Gastroenteroloji Derneği’nin yaptığı Kapadokya KohortÇalışması’nda Türkiye’deki gastrointestinal hastalıkların sıklığı değerlendirilmiştir. Bu çalışmada ultrasonografi ile %60 oranında karaciğer yağlanması saptanmıştır. Çünkü toplumumuzun %35’i fazla kilolu, %45’i obezdir. Çok değil, bundan sadece 10 yıl önceki çalışmalarda obezite sıklığı yaklaşık %15-20 arasında idi. Bu da bize gösteriyor ki obezite sıklığı çok hızlı bir şekilde artırmaktadır. Özellikle Diyabetes Mellitus yani şeker hastalığı sıklığı da son yıllarda buna paralel olarak giderek artmaktadır. Türkiye’de şeker hastalığı sıklığı yaklaşık olarak %15 civarındadır.

Karaciğer yağlanmasını engellemek için yapılacak en önemli iş sağlıklı beslenmeye özen göstermektir. Aşırı karbonhidrattan ve yağlı gıdalardan kaçınmak gerekir. Sebze ağırlıklı beslenme önemlidir. Özellikle et ve et ürünleri dengeli miktarda tüketilmelidir. Toplumumuzun en önemli yeme alışkanlıklarından birisi fazla ekmek miktarda tüketimidir. Ekmek yemediğimiz zaman doymadığımızı düşünürüz. Beyaz ekmek tüketimi fazla kalori demektir. Ekmek tüketimimizi makul düzeye düşürmemiz gerekir. Ayrıca fazla miktarda alkol kullanımı varsa bu da azaltılmalıdır. Fiziksel aktivite azlığı en az diyet kadar karaciğer yağlanmasında etkilidir. Her yaştaki insanın kendine göre fiziksel aktivitesini artırması gerekir. 30 yaşındaki genç bir kişi için günde 5-6 km yürüme, bazen hafif koşular gerekirken; 80 yaşındaki bir insanın evin içinde odadan odaya dolaşması bile fiziksel aktivite artışıdır. Fiziksel aktivite kaslarımızı geliştirerek yağların yakımında faydalı olur. Sonuçta karaciğer yağlanması dışarıdan basit bir rahatsızlık gibi görünse de aslında uzun dönemde çok ciddi sonuçlara yol açabilen bir hastalıktır.'dedi

Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Mehmet Cindoruk''Pankreas kanseri tanısı alan hastaların çoğunluğu (%80 ila 90) ilerlemiş hastalık nedeniyle başvuru anında tedavi edilemez. Ayrıca, küratif cerrahi rezeksiyon için uygun olan hastaların küçük bir yüzdesi genellikle erken nüks ve ardından ölümle karşılaşır.Sessizce ilerleyen pankreas kanseri, semptomlarını çok geç gösterdiği için çoğu zaman son aşamalarda fark edilmektedir. O yüzden ‘erken teşhis’ pankreas kanserinde daha da önem kazanmaktadır. 1- İştahsızlık 2- Kilo kaybı 3- Karın ağrısı 4-Bulantı 5-Sarılık 6- Aniden ortaya çıkan diyabet (şeker hastalığı) olan hastalar pankreas kanseri açısından değerlendirilmelidir. 50 yaşından sonra risk artmaktadır. Erkeklerde görülme riski daha fazladır. Aşırı sigara tüketimi ile benzin, metalurjik kokular ve böcek ilaçlarının kullanımına fazladan maruz kalmak riski artırır. Olguların yüzde 10’u kalıtsal seyretmektedir'' sözlerini bitirdi.

Türk Gastroenteroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayhan Hilmi Çekin''Endoskopik işlemlerle kamera aracılığıyla görüntülenebilen yemek borusu mide ince ve kalın bağırsakta tespit edilip kayıt altına alınmış fotoğraf ve videoları bulunan lezyonların yapay zekaya tanıtılması ve bilgisayar ortamında işlenmesi ile yapay zekanın deneyimli bir endoskopist kadar bu lezyonları tespit edip işlemi yapan hekime uyarı veren uygulamalarını kullanmaya başladık. Kongremizde bu alanda olan yeniliklerin tartışıldığı ve bilgilerin paylaşıldığı bilimsel oturumlarımız oldu. Kalın bağırsakta kansere yol açabilen poliplerin tespit edilmesinde ve kansere dönüşme potansiyelinin belirlenmesinde aktif olarak yapay zeka uygulamalarını kullanmaktayız. Gözden kaçabilecek 4-5 mm’lik küçük poliplerin kamera görüş alanına girmesi halinde yapay zeka sesli ve ekranda ışıklı uyarı vererek hekimlere yardımcı olmaktadır. Gastroenterologlar tarafından yapılmış kolonoskopi işlemlerinde pek karşılaşılmasa da bu küçük poliplerin gözden kaçırılmamasını sağlayan yapay zeka uygulamaları kolon kanserinden korunmada önemli bir tarama olan kolonoskopi işlemlerinin kalitesini artırmaktadır. ''dedi.

Türk Gastroenteroloji Derneği Muhasip Üye Prof. Dr. Müjde Soytürk'' Hastalıklarla ve sağlıklı yaşam ile ilişkisine ait kanıtlar arttıkça, mikrobiyotayı olumlu yönde nasıl etkileyebileceğimizi araştırmaya başladık. Günümüzde bununla ilgili çok sayıda yaklaşım mevcut. Bunların başlıcaları arasında diyet, probiyotikler ve prebiyotikler yer alıyor. Probiyotik, yeterli miktarda verildiğinde kişinin sağlığı için yarar sağlayan mikroorganizmalardir. Prebiyotikler ise vücudumuzdaki belli bakterilerin çoğalmasını, aktivitesini artıran yani başka bir deyişle onları besleyen sindirilemeyen liflerdir. Birçok sebze, meyve gibi gıdalarda bulunurlar. Başlıca örnekleri arasında soğan, sarımsak, enginar, yulaf, çavdar ve sirke sayılabilir. Bir probiyotik ile prebiyotik bir arada bulunduğunda ise sinbiyotik olarak adlandırılmaktadır. Günümüzde çok sayıda hastalığın (obezite, diyabet, alzheimer, depresyon, iltihabi bağırsak hastalıkları, huzursuz bağırsak sendromu, bağırsak kanseri vb. ) mikrobiyotayla ilişkili olabileceğini düşündüren kanıtlar olmakla birlikte kesin bir şey söylemek hala mümkün değildir. Ancak probiyotiklerin etkili olduğu kanıtlanmış 2 durum vardır: Antibiyotik ilişkili diyare ve Clostridium difficile denilen bakteriye bağlı ishaldir. Unutulmaması gereken diğer bir konu her probiyotiğin her hastalık için uygun olmadığıdır. Bu nedenle probiyotiklerin hekim tavsiyesi ile kullanılması gereklidir.''dedi

39. UGH Kongre Sekreteri Prof. Dr. Selim Aydemir ''Halk arasında kısaca reflü hastalığı olarak bilinse de biz doktorların gastroözofageal reflü hastalığı dediğimiz hastalık, asitli mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçtığı ve buna bağlı şikayet ve ek hastalıklara neden olan sindirim sistemin kronik bir bozukluğudur.

Reflü hastalığına en yaygın şikayeti çoğunlukla yemekten sonra veya yatarken olan göğsün ortasında hissedilen yanma hissidir. Ayrıca sindirilmemiş yiyecekler hastanın ağzına gelebilir. Bunların dışında bazen kalp ağrısından ayırt edilemeyen göğüs ağrısı, geçmeyen boğaz ağrısı veya öksürük, boğazda yumru hissi, mide bulantısı ve kusma, inatçı larenjit, ses kısıklığı görülebilir. Şiddetli reflü hastalığı olanlarda ozofajit (yemek borusunu içini kaplayan tabakanın hasarı), yemek borusunda darlık, kanser riskinde artış ve diş problemlerine neden olabilir. Eğer sık şikayetleriniz oluyor ve şikayetler giderek artıyorsa, yutma güçlüğü, kanlı kusma, kronik öksürük, kilo kaybı varsa muhakkak bir gastroenteroloğa başvurmanız gerekmektedir. Reflü hastalığının tedavisi şikayetlerin sıklığı, şiddeti ve reflüye bağlı oluşan ek hastalıkların olup olmadığına göre yapılır.  Kilo vermek, yemek yedikten sonra iki saat içinde yatmamak, yatağınızın baş kısmını yükseltmek, semptomları tetikleyen yiyeceklerden kaçınmak, sigarayı bırakmak gibi yaşam tarzındaki değişiklikler reflü hastalığı şikayetlerini hafifletmeye yardımcı olabilir. Hafif şikayetleri olan hastalarda yaşam tarzı değişiklikleri yeterli olmazsa mide asidini azaltan antiasitler veya H2 reseptör antogonistleri denen ilaçlar kullanılabilir.''sözlerini tamamladı.

Kongre Sekreteri Doç. Dr. Aslı Çiftçibaşı Örmeci''İrritable bağırsak sendromu (İBS), gastrointestinal sistemin fonksiyonel hastalıklarından birisidir. Hastalar çoğunlukla bağırsak alışkanlıklarındaki değişiklik ve karın ağrısından yakınırlar. İBS’ye kimi zaman fibromiyalji, gaz-şişkinlik, gastroözofageal reflü hastalığı, fonksiyonel dispepsi, kalp kaynaklı olmayan göğüs ağrısı ve anksiyete, depresyon gibi bazı psikiyatrik hastalıklar eşlik edebilir. Kronik karın ağrısı ve bağırsak alışkanlığındaki değişikliklerle karşımıza çıkan İBS’de karın ağrısı kliniği çoğunlukla değişken derecelerde olan kramp hissidir. Ağrının yeri ve şekli değişken olabilir. Bu ağrı bazen emosyonel stres, yemek, hatta dışkılama ile de tetiklenebilir. Hastalarda ishal, kabızlık, tekrarlayan ishal-kabızlık atakları veya normal dışkılama varken araya giren ishal veya kabızlık atakları görülebilir. Bazı hastalarda ishal, bazı hastalarda kabızlık baskın olabilir. İshal baskın İBS’de ishal genellikle az hacimli ve sulu dışkı şeklindedir. IBS tanısı konulmadan önce hastalar kullandıkları ilaçlar veya geçirdikleri enfeksiyon hastalıkları açısından sorgulanır. Hastalarda fizik muayene çoğunlukla normaldir. IBS’yi işaret eden belirli bir laboratuvar bulgusu yoktur ancak altta yatan organik hastalıkları ekarte etmek için hastalardan kan sayımı, biyokimya, bazı dışkı tahlilleri ve iltihap ile ilişkili olabilecek bazı kan ve dışkı belirteçleri istenir. Özellikle ileri yaşlardaki hastalarda kolorektal kanser taraması amaçlı kolonoskopki muayene önemlidir. IBS’nin tedavisi çoğunlukla semptomatiktir, tam anlamda şifa sağlayan bir tedavisi bulunmamaktadır. Tedavisinde spazm giderici ilaçlardan, antidepresanlardan ve bazen de antibiyotiklerden yararlanılır. Bunun dışında son zamanlarda oldukça popüler bir konu olan bazı probiyotik ve prebiyotiklerin İBS üzerinde etkili olup olmadığını anlamak için çalışmalara ihtiyaç vardır.'' söyledi

 

 

 

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gollerbolgesigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler bahis siteleri deneme bonusu veren siteler