Türkiye’nin Nabzı Konyaaltı’nda Tutuldu

Toplantıda kısa bir konuşama yapan Konyaaltı Belediye Başkanı Semih Esen, gündemdeki en sıcak konulardan biri olan ‘dezenformasyon’ yasa tasarısına bir kez daha değinerek tepkisini dile getirdi. ‘Dezenformasyon’ yasası adı altında çıkarılan ‘sansür’ yasasının çok sessiz bir şekilde getirilmeye çalışıldığını belirten Esen, konuşan herkese bu yasa kapsamında ceza kovuşturması açılabileceğine dikkat çekti. Yasa tasarısının içeriğine değinen Başkan Esen, “Halka yanıltıcı bilgileri yayan herkese şu kadar hapis cezası, diyen bir sansür yasası geliyor. Bu yasa kapsamında değerlendirecek olursanız, örneğin bir belediye başkanının, belediye meclisinde söylediği sözler de o çerçeve içerisine girebilecek. Halkı yanıltmaya yönelik gerçek dışı beyan olarak kabul edilebilecek. Buna bağlı olarak bir ceza sebebi olabilecektir. Bir sendika başkanının, ‘halk aç, yeterince para kazanamıyor’ şeklindeki sözü de halkı yanlış yönlendirmeye yönelik kabul edilebilecektir. Bir gazetecinin herhangi bir konuda yaptığı bir araştırma sonucu yazdığı yazılar da gerçeğe aykırı, halkı yanıltmaya yönelik, diye aynı şekilde ceza kovuşturmasına sebep olabilecektir” şeklinde konuştu.

Sansür ve sosyal medya yasakları ile ilgili gelen bir soruya, Türkiye’nin diğer Ortadoğu ülkelerine benzemediğini söyleyen gazeteci Yavuz Oğhan, şöyle cevap verdi; “Çok da taze bir örneğimiz var. Şu anda İran’da insanlar mücadele ediyor. Hangi şartlarda mücadele ediyorlar? Çok zor şartlarda mücadele ediyorlar. Haberleşme ve sosyal medya kullanımı çok zor. Bazı köprüler ortadan kalktığında bedeli çok daha ağır oluyor. Ama her zaman o mücadeleyi yapmak mümkün. Türkiye oraya göre de farklı. Türkiye de bir takım uygulamaları yapmak için meşruiyete sahip olmak istiyor. Güç sahipleri yani yönetenler. O da Türkiye’de öyle kolay olmuyor. Şu an uygulanan sisteme baktığınızda kurallar geçerli değil. Kuralların dışında bir sistem işliyor. Türkiye’nin sizin söylediğiniz noktaya gelebilmesi için, yani bu yasa çıkacak, sonrasında sosyal medya kapatılacak ki en büyük risklerden birisi bu. O süreçte sosyal medya kapatılırsa bütün sorumluluk doğrudan siyasi partilerin üstüne yıkılacak.

‘Dezenformasyon’ yasasının, iktidarın bir niyet beyanı olduğunu söyleyen Gazeteci Ozan Gündoğdu, iktidarın güçlü yanlarını konuşmak yerine güçsüz taraflarını konuşmak gerektiğini vurguladı. Gündoğdu sözlerine şöyle devam etti; “ İktidarın gaddarlığını, otoriterliğini, gücünü anlatmaktan ziyade bence haber değeri taşıyan artık güçsüzlüğü, kırılganlığı ve yaralı hali konuşulmalı. O yüzden bu sansür yasasına baktığınızda tablo çok vahim. Vahim olduğu ortada, bunun yanında bu sansür yasası bir niyet beyanıdır. İktidarın bir zihniyet beyanıdır. Tarihin ilginç bir döneminden geçtiğimizi düşünüyorum. Buna benzer faşist yükselişler genelde toplumsal muhalefetin sert bir şekilde yükselmesinin ardından gelir. Örneğin 12 Eylül, 12 Mart buna benzer şeyler. Fakat Türkiye’de ilginç şekilde faşizm yükseliyor. Niyetini belli ediyor. Açık faşizm ile tehdit ediyor. Ayrıca böyle bir niyet de var. Fakat şu an toplumsal muhalefet yok. Böyle orijinal bir durum söz konusu. Yani o toplumsal muhalefeti bastırmak üzere yapmıyor bunu. Zaten kendisinin bir ajandası var ve o ajandayı takip ediyor. Ama önünde de bir toplumsal muhalefet yok.”