İMO: Depremin Nerede Olacağını Konuşmak Yerine, Tedbirleri Konuşmalıyız!

GÜNDEM - GENEL (DM) - DEMİRKAN MEDYA | 05.02.2025 - 20:12, Güncelleme: 05.02.2025 - 21:33 12074 kez okundu.
 

İMO: Depremin Nerede Olacağını Konuşmak Yerine, Tedbirleri Konuşmalıyız!

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi Yönetim Kurulu, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerinin yıldönümünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada "ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir" denildi.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi Yönetim Kurulu 6 Şubat depremlerinin 2. Yılında yaptıkları basın açıklamasını TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi 19. Dönem Yönetim Kurulu Adına Yönetim Kurulu 2. Başkanı Ali Erman AYDIN okudu.   Ali Erman AYDIN, ülkemizi derinden etkileyen ve hafızalarımızda silinmez izler bırakan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerinin üzerinden iki yıl geçtiğini hatırlatarak, "Aynı gün ardı ardına Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremlerde, resmi verilere göre yaklaşık 40 bin bina yıkılmış, 200 binden fazlası ağır hasar görmüş; 11 ilde 14 milyonu aşkın nüfusu doğrudan etkileyen bu yıkım sonucunda ise 50 binden fazla vatandaşımız yaşamını yitirmiştir. Bu büyük felakette hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, yakınlarına ve ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz" dedi.     - Derhal Harekete Geçilmeli 6 Şubat depremleri büyüklüğü, şiddeti, yıkıcılığı ve ivmeleri açısından yer bilimcilerin ve sismologların da beklentisini aşan depremler olduğunu dile getiren Aydın, "oldukça geniş bir coğrafyada etkili olan, can ve mal kaybının bu kadar büyük olduğu 6 Şubat depremlerinin, toplumsal bir travma olarak uzun yıllar etkisini sürdüreceği de bir gerçektir. Böylesi sarsıcı bir afetin ardından beklenen ve de olması gereken hiç şüphesiz, bugüne kadar alınmamış tedbirlerin alınması için derhal harekete geçilmesi, güvenli ve sağlıklı yapılaşma için bilim çevrelerinin, meslek odalarının önerilerinin hayata geçirilmesidir. Ancak geride kalan 2 yılık süreçte ne yazık ki geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak ciddi herhangi bir çalışmanın yapılmadığını görmekteyiz. Dünyada her yıl ortalama olarak Richter ölçeğine göre 7.0 ve üzeri 19 deprem olmaktadır. Ülkemizde ise her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana gelmekte ve ne yazık ki bu depremler önemli can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Şaşırtıcı olan ise, deprem olaylarına aşina olmamıza karşın depreme yönelik hazırlıklarımızın bu kadar geri kalmasıdır" şeklinde konuştu. -7 milyon Riskli Yapı Ali Erman AYDIN, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öyle ki yapı stokumuzun belirsizliğini gözler önüne seren acı bir olay yakın zamanda Konya ilinde yaşanmıştır. Konya’da, 4 katlı bir bina, deprem gibi herhangi bir dış etken dahi olmaksızın kendiliğinden çökmüştür. Üstelik, bir yapının kendi kendine çökme olayı ülkemizde ilk kez yaşanmamıştır. Ülke genelinde yaklaşık 7 milyon civarı riskli yapının olduğu tahmin edildiği de göz önüne alındığında öncelikle yapı stoğu envanter çalışmalarının hızla tamamlanarak deprem afeti önceliği olan her şehirde Deprem Master Planlarının bitirilmesi gerekmektedir. Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen teknik elemanların üzerine yıkılmaktadır. - Sorumlular Tespit Edilip Cezalandırılmalı Basına yansıyan verilere göre, şu ana kadar açılan davalarda en az 5 bin kişinin ölümüne sebep olan binaların sorumluları yargılanmaktadır. Bu davalarda ise sadece 60 civarında kamu görevlisi hakkında "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, görevi kötüye kullanma" suçlarından soruşturma izni verilmiştir. Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. - İmar Affı Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Son 20 yılda 6 imar affı yasası çıkararak mevzuata aykırı eklentiler veya değişiklikleri gerekli tedbirler almadan kâğıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almayan yapıları “imar aflarıyla” bağışlayarak kaçak yapıların/yapılaşmanın yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsıyarak sadece kâr odaklı bakan siyasi iradenin sorumluluğu görmezden gelinmektedir. Yıkılan binaların hangi sebepten yıkıldığı net olarak ortaya konulmadan, yıkım sebepleri ve sorumluluk zinciri tespit edilmeden, tasarım, yapım ve denetimden sorumlu meslektaşlarımız halen cezaevlerinde tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamalar bir tedbir olmaktan çıkmış ve öne alınmış ceza gibi uygulanmaya başlanmıştırYargılamalarda hâkime yardımcı olması beklenen bilirkişi raporları, bilimsel ve teknik pek çok hata içermekte, hukuka aykırı olarak kusur belirlemesi yapılmaktadır." - Ülkedeki Riskli Yapı Stoku Belirlenmeli Türkiye'nin olası yeni depremler karşısında hazırlıksız olduğuna dikkat çeken Aydın, Üzülerek söylüyoruz ki Türkiye sıradaki afeti çaresizce beklemektedir. Ne zaman nerede büyük bir depremin meydana geleceği bilinmemekle birlikte felakete dönüşmesini önlemek için ivedilikle hayata geçirilmesi gerekenler bellidir: Öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaattarını gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır.  Gerek merkezi gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır. Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hâkim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta bunun sonucunda da imar afları zorunlu hale gelmektedir. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi veya iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir. Ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir. Kentsel dönüşümde kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı kentsel dönüşüm anlayışı terk edilmelidir. Yetkin mühendislik uygulaması muhakkak hayata geçirilmelidir. Mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; mesleğinde yetkin yapı denetçilerinin faaliyetlerine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir model hayata geçirilmelidir. Proje denetimi ve yapı denetimi birbirinden ayrılmalıdır. Gelecekte deprem zararlarının etkisini en aza indirmek için daha kapsamlı ve etkin adımlar atılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz. Bu açıklamalarda ifade edilen çözüm önerilerinin vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğinin altını özellikle çiziyoruz" açıklamalarına yer verdi. - Yüzde 66'sı Birinci Derece Deprem Alanı (İMO) Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ise, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu: "Deprem, yağmur ve kar yağışı gibi normal bir doğa olayıdır. Ancak bu doğa olayının afete dönüşmesi, binaların yıkılmasıyla bir gerçeğe dönüşüyor. Geçen yıl gerçekleşen 30 bin depremden hangisini hatırlıyorsunuz? Hangi deprem sizin hafızanızda yer ediyor? Hiçbiri bizim hafızamızda yer etmiyor. Ama 6 Şubat depremlerinin tarihini, 17 Ağustos depreminin tarihini hepimiz aklımızda tutuyoruz. Bu depremin yıkıcı etkisiyle ortaya çıkmış acı tablonun sonucu olarak bizim aklımızda yer ediyor. Türkiye bir deprem ülkesi topraklarımızın yüzde 66'sı birinci derece deprem tehdidi altında yüzde 96'sı da deprem tehdidi altında. Her an her yerde yıkıcı bir depremle karşılaşabiliriz. Biz depremin orada mı, burada mı olacağını konuşmak yerine depremle ilgili alınacak önlemleri ve tedbirleri konuşmamız gerekiyor. Vatandaşların ve kamuoyunun, karar vericileri buna doğru itmesi gerekiyor." - Yapıların Güçlendirilmesi TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 42 milyon yapı olduğunu ifade eden Akdoğan, "bu yapı stokumuzun yarısından fazlası 2000 yılından önce yapılmış ve bizim için tehdit oluşturan yapılar. Bu kadar yoğun yapı stokunu ve riskli yapı stokunu kentsel dönüşümle dönüştürmemiz mümkün değil. Yapıların güçlendirilmesini hiçbir şekilde gündemimize almıyoruz. Ve bunu siyasiler karar vericiler yerel yönetimler hiç kimse bunu gündemimize almıyor" dedi. Antalyadaki yapı stokunun yarısının 2000 yılı öncesinde olduğunu ve bunun da yaklaşık yüzde 30'unun riskli olduğunu belirten Akdoğan, bu binaların tamamını kentsel dönüşümle yıkıp yenilemek yerine, yapıların güçlendirilmesinin gündeme alınması gerektiğine dikkat çekerek şöyle devam etti: "Maliyet ve zaman açısından avantajlı, dünyanın her yerinde geçerli yöntemler var. 'Yapıların güçlendirilmesi, deprem performanslarının yapılması ve bunlara göre yapıların tekrar değerlendirilmesi' Neden bizim gündemimize gelmiyor? Binayı boşaltmanıza gerek olmayan, yapının dönüşmesi için ortada basit bir yöntem var ve bununla ilgili kamuoyunda herhangi bir talep yok, bununla ilgili bir kolaylaştırma beklentisi yok, teşvik yok" ifadelerini kullandı. Yapılaşmaya uygun olmayan alanların rezerv alanı ilan edilerek boşaltılması gerektiğini kaydeden Akdoğan, "Deprem bölgesinde olmasına rağmen siyasi kaygılarla yapılaşmaya açılmış alanlar var. Gerçekten afet riski taşıyan bölgeler tespit edilmeli ve yapılaşmaya kapatılmalıdır" diye konuştu.
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi Yönetim Kurulu, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerinin yıldönümünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada "ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir" denildi.

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi Yönetim Kurulu 6 Şubat depremlerinin 2. Yılında yaptıkları basın açıklamasını TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi 19. Dönem Yönetim Kurulu Adına Yönetim Kurulu 2. Başkanı Ali Erman AYDIN okudu.

 

Ali Erman AYDIN, ülkemizi derinden etkileyen ve hafızalarımızda silinmez izler bırakan 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerinin üzerinden iki yıl geçtiğini hatırlatarak, "Aynı gün ardı ardına Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremlerde, resmi verilere göre yaklaşık 40 bin bina yıkılmış, 200 binden fazlası ağır hasar görmüş; 11 ilde 14 milyonu aşkın nüfusu doğrudan etkileyen bu yıkım sonucunda ise 50 binden fazla vatandaşımız yaşamını yitirmiştir. Bu büyük felakette hayatını kaybedenleri saygıyla anıyor, yakınlarına ve ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz" dedi.

 

 

- Derhal Harekete Geçilmeli

6 Şubat depremleri büyüklüğü, şiddeti, yıkıcılığı ve ivmeleri açısından yer bilimcilerin ve sismologların da beklentisini aşan depremler olduğunu dile getiren Aydın, "oldukça geniş bir coğrafyada etkili olan, can ve mal kaybının bu kadar büyük olduğu 6 Şubat depremlerinin, toplumsal bir travma olarak uzun yıllar etkisini sürdüreceği de bir gerçektir. Böylesi sarsıcı bir afetin ardından beklenen ve de olması gereken hiç şüphesiz, bugüne kadar alınmamış tedbirlerin alınması için derhal harekete geçilmesi, güvenli ve sağlıklı yapılaşma için bilim çevrelerinin, meslek odalarının önerilerinin hayata geçirilmesidir.

Ancak geride kalan 2 yılık süreçte ne yazık ki geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak ciddi herhangi bir çalışmanın yapılmadığını görmekteyiz. Dünyada her yıl ortalama olarak Richter ölçeğine göre 7.0 ve üzeri 19 deprem olmaktadır. Ülkemizde ise her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana gelmekte ve ne yazık ki bu depremler önemli can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Şaşırtıcı olan ise, deprem olaylarına aşina olmamıza karşın depreme yönelik hazırlıklarımızın bu kadar geri kalmasıdır" şeklinde konuştu.

-7 milyon Riskli Yapı

Ali Erman AYDIN, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öyle ki yapı stokumuzun belirsizliğini gözler önüne seren acı bir olay yakın zamanda Konya ilinde yaşanmıştır. Konya’da, 4 katlı bir bina, deprem gibi herhangi bir dış etken dahi olmaksızın kendiliğinden çökmüştür. Üstelik, bir yapının kendi kendine çökme olayı ülkemizde ilk kez yaşanmamıştır. Ülke genelinde yaklaşık 7 milyon civarı riskli yapının olduğu tahmin edildiği de göz önüne alındığında öncelikle yapı stoğu envanter çalışmalarının hızla tamamlanarak deprem afeti önceliği olan her şehirde Deprem Master Planlarının bitirilmesi gerekmektedir. Öte yandan 6 Şubat Depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde ise yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta, tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen teknik elemanların üzerine yıkılmaktadır.

- Sorumlular Tespit Edilip Cezalandırılmalı

Basına yansıyan verilere göre, şu ana kadar açılan davalarda en az 5 bin kişinin ölümüne sebep olan binaların sorumluları yargılanmaktadır. Bu davalarda ise sadece 60 civarında kamu görevlisi hakkında "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma, resmî belgede sahtecilik, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, görevi kötüye kullanma" suçlarından soruşturma izni verilmiştir. 
Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır.

- İmar Affı

Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Son 20 yılda 6 imar affı yasası çıkararak mevzuata aykırı eklentiler veya değişiklikleri gerekli tedbirler almadan kâğıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almayan yapıları “imar aflarıyla” bağışlayarak kaçak yapıların/yapılaşmanın yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsıyarak sadece kâr odaklı bakan siyasi iradenin sorumluluğu görmezden gelinmektedir.

Yıkılan binaların hangi sebepten yıkıldığı net olarak ortaya konulmadan, yıkım sebepleri ve sorumluluk zinciri tespit edilmeden, tasarım, yapım ve denetimden sorumlu meslektaşlarımız halen cezaevlerinde tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamalar bir tedbir olmaktan çıkmış ve öne alınmış ceza gibi uygulanmaya başlanmıştırYargılamalarda hâkime yardımcı olması beklenen bilirkişi raporları, bilimsel ve teknik pek çok hata içermekte, hukuka aykırı olarak kusur belirlemesi yapılmaktadır."

- Ülkedeki Riskli Yapı Stoku Belirlenmeli

Türkiye'nin olası yeni depremler karşısında hazırlıksız olduğuna dikkat çeken Aydın, Üzülerek söylüyoruz ki Türkiye sıradaki afeti çaresizce beklemektedir. Ne zaman nerede büyük bir depremin meydana geleceği bilinmemekle birlikte felakete dönüşmesini önlemek için ivedilikle hayata geçirilmesi gerekenler bellidir: Öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaattarını gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır. 

Gerek merkezi gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır.

Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hâkim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta bunun sonucunda da imar afları zorunlu hale gelmektedir. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi veya iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir. Ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir.
Kentsel dönüşümde kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı kentsel dönüşüm anlayışı terk edilmelidir. Yetkin mühendislik uygulaması muhakkak hayata geçirilmelidir.

Mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; mesleğinde yetkin yapı denetçilerinin faaliyetlerine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir model hayata geçirilmelidir. Proje denetimi ve yapı denetimi birbirinden ayrılmalıdır. Gelecekte deprem zararlarının etkisini en aza indirmek için daha kapsamlı ve etkin adımlar atılmasının gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz. Bu açıklamalarda ifade edilen çözüm önerilerinin vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi ve meslek odalarının bu sürece dahil edilmesi gerektiğinin altını özellikle çiziyoruz" açıklamalarına yer verdi.

- Yüzde 66'sı Birinci Derece Deprem Alanı

(İMO) Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ise, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu: "Deprem, yağmur ve kar yağışı gibi normal bir doğa olayıdır. Ancak bu doğa olayının afete dönüşmesi, binaların yıkılmasıyla bir gerçeğe dönüşüyor. Geçen yıl gerçekleşen 30 bin depremden hangisini hatırlıyorsunuz? Hangi deprem sizin hafızanızda yer ediyor? Hiçbiri bizim hafızamızda yer etmiyor. Ama 6 Şubat depremlerinin tarihini, 17 Ağustos depreminin tarihini hepimiz aklımızda tutuyoruz. Bu depremin yıkıcı etkisiyle ortaya çıkmış acı tablonun sonucu olarak bizim aklımızda yer ediyor. Türkiye bir deprem ülkesi topraklarımızın yüzde 66'sı birinci derece deprem tehdidi altında yüzde 96'sı da deprem tehdidi altında.
Her an her yerde yıkıcı bir depremle karşılaşabiliriz. Biz depremin orada mı, burada mı olacağını konuşmak yerine depremle ilgili alınacak önlemleri ve tedbirleri konuşmamız gerekiyor. Vatandaşların ve kamuoyunun, karar vericileri buna doğru itmesi gerekiyor."

- Yapıların Güçlendirilmesi

TÜİK verilerine göre, Türkiye'de 42 milyon yapı olduğunu ifade eden Akdoğan, "bu yapı stokumuzun yarısından fazlası 2000 yılından önce yapılmış ve bizim için tehdit oluşturan yapılar. Bu kadar yoğun yapı stokunu ve riskli yapı stokunu kentsel dönüşümle dönüştürmemiz mümkün değil. Yapıların güçlendirilmesini hiçbir şekilde gündemimize almıyoruz. Ve bunu siyasiler karar vericiler yerel yönetimler hiç kimse bunu gündemimize almıyor" dedi.

Antalyadaki yapı stokunun yarısının 2000 yılı öncesinde olduğunu ve bunun da yaklaşık yüzde 30'unun riskli olduğunu belirten Akdoğan, bu binaların tamamını kentsel dönüşümle yıkıp yenilemek yerine, yapıların güçlendirilmesinin gündeme alınması gerektiğine dikkat çekerek şöyle devam etti: "Maliyet ve zaman açısından avantajlı, dünyanın her yerinde geçerli yöntemler var. 'Yapıların güçlendirilmesi, deprem performanslarının yapılması ve bunlara göre yapıların tekrar değerlendirilmesi' Neden bizim gündemimize gelmiyor? 
Binayı boşaltmanıza gerek olmayan, yapının dönüşmesi için ortada basit bir yöntem var ve bununla ilgili kamuoyunda herhangi bir talep yok, bununla ilgili bir kolaylaştırma beklentisi yok, teşvik yok" ifadelerini kullandı.

Yapılaşmaya uygun olmayan alanların rezerv alanı ilan edilerek boşaltılması gerektiğini kaydeden Akdoğan, "Deprem bölgesinde olmasına rağmen siyasi kaygılarla yapılaşmaya açılmış alanlar var. Gerçekten afet riski taşıyan bölgeler tespit edilmeli ve yapılaşmaya kapatılmalıdır" diye konuştu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gollerbolgesigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
aohbet islami sohbetler omegla türk sohbet cinsel sohbet dini chat etanj armatür