Antalya’da dev sağlık kongresi

GÜNDEM - GENEL (DM) - DEMİRKAN MEDYA | 18.05.2022 - 16:05, Güncelleme: 18.05.2022 - 16:05 14264+ kez okundu.
 

Antalya’da dev sağlık kongresi

43. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi Antalya Belek-Susesi otelde düzenlenen. TEMD Dernek Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Atmaca, kongre kapsamında düzenlendiği basın toplantısında, yurt içi ve dışından alanında uzman bine yakın katılımcıyla, endokrinolojide diyabet, beslenme, tedavilerde kullanılan ilaçlar, aşılar, troit hastalıkları, gebelik, çocuk ve metabolik hastalıklar, obezite gibi konuların ele alınacağını söyledi.
TEMD Dernek Başkanı Prof. Dr. Atmaca,'' D vitamininin yüzde 90-95'inin güneş ışınlarından geldiğini aktardı. Nisan ve kasım arasında öğlen saatlerinde 15-20 dakika kol ve bacakları güneşe göstererek D vitamini alınacağını belirten Atmaca, besinlerde D vitamininin çok az görüldüğünü bildirdi. D vitamini eksikliğinin özellikle kas ve iskelet sistemine etkileri olduğuna dikkati çeken Atmaca, D vitamininin bağışıklık sistemi ve kalp sağlığında ve bazı kanserlerin önlenmesinde olumlu etkileri bulunduğunu kaydetti. Atmaca, yaşlıların, karaciğer böbrek, mide ve bağırsak sistemi hastalığı bulunanların D vitamini taraması yapmasının önemli olduğunu dile getirerek, "D vitamini eksik olan kişilerin kendi kendilerini tedavi etmemeleri gerekiyor. Eczaneden ampul alıp kırıp içmeler, yüksek dozda D vitamini kullanımı gibi, bunların hiçbirini önermiyoruz. D vitamini takviyesi ya da eksikliği için mutlaka hekime başvurması ve belli aralıklarla tahlillerinin yapılması lazım." diye konuştu. TEMD Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Cesur; '' Diyabet kan şekeri yüksekliği ile seyreden, tüm vücutta etkisini gösteren bir rahatsızlıktır. Ülkemizde 8 milyon diyabetli bulunmaktadır. Avrupa’da en çok diyabetli Türkiye’de görülmekte. Bu nüfusun yüzde 15’ine denk gelmekte. Diyabet ülkemiz için büyük tehlikeli süreçte. Katlanarak devam etmekte bu oran. Diyabetlilerin yarısının tanı almadığını biliyoruz. Diyabet sadece kan şekerinin ayarlanması ile ilgili değildir. Tansiyonun ve kolesterolün iyi sınırlarda olması, kilo verilmesi, sigaranın bırakılması, beslenmenin ve egzersizin de düzenlenmesi oldukça önemli .Türkiye’de sağlık harcamanın dörtte biri diyabet için yapılmakta. Bütün bunlara rağmen diyabette hedeflere ulaşmakta başarılı değiliz. Ülkemizde kan şekeri, tansiyon ve kan yağları konusunda sadece yüzde 10.5 oranında diyabetlinin hedefe varavildiğini görüyoruz. Öte yandan piyasada bir çok diyabeti önlediğini söyleyen ürünler görüldüğünü, ancak bu ürünlerde pekçok olumsuz yan etki gördüğümüze bizzat şahit olmaktayız.''dedi Dernek Genel Sekreteri Prof Dr. Sibel Güldiken, “Tiroid hastalıkları toplumumuzda önemli sorun yaratan rahatsızlıklar içinde yer almakta, bunların başında da tiroid nodülleri gelmektedir. Tiroid nodülleri saptandığı zaman genel olarak klasik yöntemlerle müdahaleler yapılmaktaydı. Son dönemde hekimler bu hastalığın değerlendirmesinde ve tedavisinde çok daha başarılı sonuçlar elde etmektedir. Yapmak istediğimiz tiroid kanserini erken teşhis etmek ve zarar vermesinin önüne geçmektir. Operasyon gerekmeyen nodüllerin, gereksiz yere operasyona gitmesini engellemek esas amacımızdır’ dedi.  Yönetim kurulu üyesi Prof. Dr Dilek Gogas Yavuz '' Osteoporoz yani kemik erimesi küresel bir sağlık problemi. Çok sessiz seyreden bir hastalık. Kırık insan sağlığını etkileyen bir rahatsızlık. Osteoporoz nedeniyle dört hastadan bir tanesi kalça kırığı sonrası hayatını kaybetmektedir. Fark etmediğimiz yaşlılığın doğal sonucu basite aldığımız bir çok sağlık bozukluğunun esas nedeni osteoporoz nedeniyledir. Yaşlı oranımız gelecek yıllarda daha da artacak ve osteoporoz hastalığı daha çok karşımıza çıkacak. Her kurumun kemik ölçüm cihazı var. Bu cihazla kemik erimesi olup olmadığı hızlı bir şekilde anlaşılabilmektedir. Bu hastalığın tanısını koymak ve algı yaratılmasını dernek olarak önemsiyoruz. Hastalığın göz ardı edilmesi bizleri üzmektedir. Osteoporoz yaşlılığın bir görüntüsü asla değildir. Mutlaka bu konuda gerekli sağlık kurumlarına başvurulması gerekmektedir’ diye konuştu. Yönetim kurulu üyesi Prof. Dr Mustafa Kulaksızoğlu 1912 yılında Japon doktor Haşimoto’nun tiroid bezinin yavaş çalışmasını bulduğunu ifade ederek,‘Genetik yatkınlık nedeniyle bazı toplumlarda daha sık görülmekte. Ailesinde bir kişide Haşimato hastalığı varsa diğer bireylerde de görünme riskinin daha yüksek olduğunu söylemek isterim. Uzun dönemde kalp hastalığı, beyin fonksiyonlarının dahi yavaş çalışmasına neden olmaktadır. Kan tahlilleri ile tiriod hormon seviyelerine bakılarak tanıya ulaşılmaktadır. Tedavi de eksik hormonu yerine koyuyoruz. Toplumda şu anda iyot damlaları kullanılmakta. Bunların bilinçsiz kullanılması özellikle Haşimoto Hastalığı gibi tiriod hastalıklarını da tırmandırabiliyor’ dedi. Yönetim kurulu üyesi Prof.Dr İbrahim Şahin, “Obezite ile ilgili bilgiler vermek istiyorum. Obezite eskiden krallarda görülür ve şişmanlık bir özellik olarak görünüyordu. Ancak günümüze geldiğimizde insanlar şişman oldukça zayıf olanlar daha çok dikkat çekmeye başladı. Obezite yağ dokusunun fazlalığıdır. Zararlı birikim olan yağ çeşitli rahatsızlıkları ortaya çıkartmaktadır. Bugün toplumda obezite oranı yüzde 30-50’leri bulmaya başladı. 1975 yılından bu yana Obezite 40 kat artmıştır. Avrupa’nın şişmanıyız. Erkeklerin yüzde 25’i, kadınların da yüzde 30’u obeziteli. Yaşam şartları ve beslenme şartları değişmesi nedeniyle obez ile birlikte problemler ortaya çıkartıyor. Diyabetlilerin yüzde 80’inde obezite mevcut. Obezitede hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, damar sertliği oranı artıyor ve bu da kalp krizi geçirilmesine neden oluyor. Üreme fonksiyonları konusunda da sorunlar görülebiliyor. Obez omurga bozuklukları ve iskelet sistemini bozduğu gibi uyku problemlerini de beraberinde getirmektedir. Obezite de kansere yakalanma oranı da yükseliyor. Obezite bir bataklık gibi düşünülmelidir. Obezite yani bataklık kurutulmadığı sürece o kişinin yaşadığı rahatsızlığın hiç birisi çözülemiyor. Tedavisi de zor bir hastalık. Obezitede cerrahi yönetmelerin bile kimi zaman başarılı olamadığı görülmektedir. Obezite de Endokronoloji alanına giren bir hastalıktır. Bu tip hastaları Endokrinolojiye yönlendirmek gereklidir. Şahin ayrıca, zayıflama ürünlerinin bir çoğunun kontrolsüz dağıtımı yapılmaktadır. Nerede, nasıl hazırlandığını ve içinde neler olduğu tam bilinmeyen ve tarım bakanlığından onay alabilen ürün ile dışarda insanlara dağıtılan ürünlere başka karışımlar eklemektedirler. Bakanlığa sunulan ürün ile satışı yapılan ürün arasında çok fark oluyor. Bizler dernek olarak bu tarz ürünleri aldık inceledik ve bu farklı içeriğin varlığını gördük. Halkımızın bu konuda daha bilinçli olması gerektiğini belirtmek isterim. Sağlık bakanlığı onaylı ilaçların çok sıkı denetlemesi ve takibi yapılmaktadır. Ancak reklamı yapılan ve kontrolsüz kullanılan elden satılan böylesi ürünler hiçbir çalışması, araştırması yapılmamış ürünler olmaktadır. Farklı denetime tabi oldukları için bu ürünler piyasada sıkça yer almaktadır’ şeklinde konuştu. Prof.Dr. Melek Eda Ertörer hipoglisemi yani kan düşüklüğünün hekimleri son derece korkutan bir hastalık olduğuna vurgu yaparak, ‘Hekim bakışı ile öncelikle diyabeti olup olmadığına bakması gerekmektedir. Hipoglisemi çarpıntı, soğuk terleme ile kendini göstermektedir. Kan seviyesi normal seviyede olsa bile bu bulgular ortaya çıkabilmektedir. Parmaktan ölçülen cihazlar ile ölçüm bir çözüm olarak görülebilir ancak damardan alınan kan ile çözüme yönelik daha net sonuçlar alınabileceğini belirtmek isterim. Aslında genel olarak önlenebilir bir rahatsızlık. 4-6 saatlik kalori alınmaması kan şekerini ortaya çıkartır. Ağır hipoglisemi varlığında, özellikle kişide şuur kaybı varsa, yani  hayatı tehdit eden durumlarda ağızdan şeker verilmemelidir. Damardan şeker verilmelidir. Bilincin açık olduğu durumlarda izlenecek yol hekim yönlendirmesiyle hareket etmek olmalıdır’ dedi. Diyabet ve obezitenin de ele alındığı kongre, 22 Mayıs'ta sona erecek.    
43. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi Antalya Belek-Susesi otelde düzenlenen. TEMD Dernek Başkanı Prof. Dr. Ayşegül Atmaca, kongre kapsamında düzenlendiği basın toplantısında, yurt içi ve dışından alanında uzman bine yakın katılımcıyla, endokrinolojide diyabet, beslenme, tedavilerde kullanılan ilaçlar, aşılar, troit hastalıkları, gebelik, çocuk ve metabolik hastalıklar, obezite gibi konuların ele alınacağını söyledi.

TEMD Dernek Başkanı Prof. Dr. Atmaca,'' D vitamininin yüzde 90-95'inin güneş ışınlarından geldiğini aktardı. Nisan ve kasım arasında öğlen saatlerinde 15-20 dakika kol ve bacakları güneşe göstererek D vitamini alınacağını belirten Atmaca, besinlerde D vitamininin çok az görüldüğünü bildirdi. D vitamini eksikliğinin özellikle kas ve iskelet sistemine etkileri olduğuna dikkati çeken Atmaca, D vitamininin bağışıklık sistemi ve kalp sağlığında ve bazı kanserlerin önlenmesinde olumlu etkileri bulunduğunu kaydetti. Atmaca, yaşlıların, karaciğer böbrek, mide ve bağırsak sistemi hastalığı bulunanların D vitamini taraması yapmasının önemli olduğunu dile getirerek, "D vitamini eksik olan kişilerin kendi kendilerini tedavi etmemeleri gerekiyor. Eczaneden ampul alıp kırıp içmeler, yüksek dozda D vitamini kullanımı gibi, bunların hiçbirini önermiyoruz. D vitamini takviyesi ya da eksikliği için mutlaka hekime başvurması ve belli aralıklarla tahlillerinin yapılması lazım." diye konuştu.

TEMD Dernek Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Cesur; '' Diyabet kan şekeri yüksekliği ile seyreden, tüm vücutta etkisini gösteren bir rahatsızlıktır. Ülkemizde 8 milyon diyabetli bulunmaktadır. Avrupa’da en çok diyabetli Türkiye’de görülmekte. Bu nüfusun yüzde 15’ine denk gelmekte. Diyabet ülkemiz için büyük tehlikeli süreçte. Katlanarak devam etmekte bu oran. Diyabetlilerin yarısının tanı almadığını biliyoruz. Diyabet sadece kan şekerinin ayarlanması ile ilgili değildir. Tansiyonun ve kolesterolün iyi sınırlarda olması, kilo verilmesi, sigaranın bırakılması, beslenmenin ve egzersizin de düzenlenmesi oldukça önemli .Türkiye’de sağlık harcamanın dörtte biri diyabet için yapılmakta. Bütün bunlara rağmen diyabette hedeflere ulaşmakta başarılı değiliz. Ülkemizde kan şekeri, tansiyon ve kan yağları konusunda sadece yüzde 10.5 oranında diyabetlinin hedefe varavildiğini görüyoruz. Öte yandan piyasada bir çok diyabeti önlediğini söyleyen ürünler görüldüğünü, ancak bu ürünlerde pekçok olumsuz yan etki gördüğümüze bizzat şahit olmaktayız.''dedi

Dernek Genel Sekreteri Prof Dr. Sibel Güldiken, “Tiroid hastalıkları toplumumuzda önemli sorun yaratan rahatsızlıklar içinde yer almakta, bunların başında da tiroid nodülleri gelmektedir. Tiroid nodülleri saptandığı zaman genel olarak klasik yöntemlerle müdahaleler yapılmaktaydı. Son dönemde hekimler bu hastalığın değerlendirmesinde ve tedavisinde çok daha başarılı sonuçlar elde etmektedir. Yapmak istediğimiz tiroid kanserini erken teşhis etmek ve zarar vermesinin önüne geçmektir. Operasyon gerekmeyen nodüllerin, gereksiz yere operasyona gitmesini engellemek esas amacımızdır’ dedi. 

Yönetim kurulu üyesi Prof. Dr Dilek Gogas Yavuz '' Osteoporoz yani kemik erimesi küresel bir sağlık problemi. Çok sessiz seyreden bir hastalık. Kırık insan sağlığını etkileyen bir rahatsızlık. Osteoporoz nedeniyle dört hastadan bir tanesi kalça kırığı sonrası hayatını kaybetmektedir. Fark etmediğimiz yaşlılığın doğal sonucu basite aldığımız bir çok sağlık bozukluğunun esas nedeni osteoporoz nedeniyledir. Yaşlı oranımız gelecek yıllarda daha da artacak ve osteoporoz hastalığı daha çok karşımıza çıkacak. Her kurumun kemik ölçüm cihazı var. Bu cihazla kemik erimesi olup olmadığı hızlı bir şekilde anlaşılabilmektedir. Bu hastalığın tanısını koymak ve algı yaratılmasını dernek olarak önemsiyoruz. Hastalığın göz ardı edilmesi bizleri üzmektedir. Osteoporoz yaşlılığın bir görüntüsü asla değildir. Mutlaka bu konuda gerekli sağlık kurumlarına başvurulması gerekmektedir’ diye konuştu.

Yönetim kurulu üyesi Prof. Dr Mustafa Kulaksızoğlu 1912 yılında Japon doktor Haşimoto’nun tiroid bezinin yavaş çalışmasını bulduğunu ifade ederek,‘Genetik yatkınlık nedeniyle bazı toplumlarda daha sık görülmekte. Ailesinde bir kişide Haşimato hastalığı varsa diğer bireylerde de görünme riskinin daha yüksek olduğunu söylemek isterim. Uzun dönemde kalp hastalığı, beyin fonksiyonlarının dahi yavaş çalışmasına neden olmaktadır. Kan tahlilleri ile tiriod hormon seviyelerine bakılarak tanıya ulaşılmaktadır. Tedavi de eksik hormonu yerine koyuyoruz. Toplumda şu anda iyot damlaları kullanılmakta. Bunların bilinçsiz kullanılması özellikle Haşimoto Hastalığı gibi tiriod hastalıklarını da tırmandırabiliyor’ dedi.

Yönetim kurulu üyesi Prof.Dr İbrahim Şahin, “Obezite ile ilgili bilgiler vermek istiyorum. Obezite eskiden krallarda görülür ve şişmanlık bir özellik olarak görünüyordu. Ancak günümüze geldiğimizde insanlar şişman oldukça zayıf olanlar daha çok dikkat çekmeye başladı. Obezite yağ dokusunun fazlalığıdır. Zararlı birikim olan yağ çeşitli rahatsızlıkları ortaya çıkartmaktadır. Bugün toplumda obezite oranı yüzde 30-50’leri bulmaya başladı. 1975 yılından bu yana Obezite 40 kat artmıştır. Avrupa’nın şişmanıyız. Erkeklerin yüzde 25’i, kadınların da yüzde 30’u obeziteli. Yaşam şartları ve beslenme şartları değişmesi nedeniyle obez ile birlikte problemler ortaya çıkartıyor. Diyabetlilerin yüzde 80’inde obezite mevcut. Obezitede hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, damar sertliği oranı artıyor ve bu da kalp krizi geçirilmesine neden oluyor. Üreme fonksiyonları konusunda da sorunlar görülebiliyor. Obez omurga bozuklukları ve iskelet sistemini bozduğu gibi uyku problemlerini de beraberinde getirmektedir. Obezite de kansere yakalanma oranı da yükseliyor. Obezite bir bataklık gibi düşünülmelidir. Obezite yani bataklık kurutulmadığı sürece o kişinin yaşadığı rahatsızlığın hiç birisi çözülemiyor. Tedavisi de zor bir hastalık. Obezitede cerrahi yönetmelerin bile kimi zaman başarılı olamadığı görülmektedir. Obezite de Endokronoloji alanına giren bir hastalıktır. Bu tip hastaları Endokrinolojiye yönlendirmek gereklidir. Şahin ayrıca, zayıflama ürünlerinin bir çoğunun kontrolsüz dağıtımı yapılmaktadır. Nerede, nasıl hazırlandığını ve içinde neler olduğu tam bilinmeyen ve tarım bakanlığından onay alabilen ürün ile dışarda insanlara dağıtılan ürünlere başka karışımlar eklemektedirler. Bakanlığa sunulan ürün ile satışı yapılan ürün arasında çok fark oluyor. Bizler dernek olarak bu tarz ürünleri aldık inceledik ve bu farklı içeriğin varlığını gördük. Halkımızın bu konuda daha bilinçli olması gerektiğini belirtmek isterim. Sağlık bakanlığı onaylı ilaçların çok sıkı denetlemesi ve takibi yapılmaktadır. Ancak reklamı yapılan ve kontrolsüz kullanılan elden satılan böylesi ürünler hiçbir çalışması, araştırması yapılmamış ürünler olmaktadır. Farklı denetime tabi oldukları için bu ürünler piyasada sıkça yer almaktadır’ şeklinde konuştu.

Prof.Dr. Melek Eda Ertörer hipoglisemi yani kan düşüklüğünün hekimleri son derece korkutan bir hastalık olduğuna vurgu yaparak, ‘Hekim bakışı ile öncelikle diyabeti olup olmadığına bakması gerekmektedir. Hipoglisemi çarpıntı, soğuk terleme ile kendini göstermektedir. Kan seviyesi normal seviyede olsa bile bu bulgular ortaya çıkabilmektedir. Parmaktan ölçülen cihazlar ile ölçüm bir çözüm olarak görülebilir ancak damardan alınan kan ile çözüme yönelik daha net sonuçlar alınabileceğini belirtmek isterim. Aslında genel olarak önlenebilir bir rahatsızlık. 4-6 saatlik kalori alınmaması kan şekerini ortaya çıkartır. Ağır hipoglisemi varlığında, özellikle kişide şuur kaybı varsa, yani  hayatı tehdit eden durumlarda ağızdan şeker verilmemelidir. Damardan şeker verilmelidir. Bilincin açık olduğu durumlarda izlenecek yol hekim yönlendirmesiyle hareket etmek olmalıdır’ dedi.

Diyabet ve obezitenin de ele alındığı kongre, 22 Mayıs'ta sona erecek.

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gollerbolgesigazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler 2023 https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler bahis siteleri deneme bonusu veren siteler