Bağışıklık sistemi tek bir mucizevi besine değil, dengeli bir hayat tarzına ihtiyaç duyar
Mevsimler değişirken aslında hayatın ritmi de değişir. Bir gün sabah güneşiyle ince giyinip çıkarsınız, ertesi gün aynı saatte keskin bir rüzgarla karşılaşırsınız. Bu hızlı geçişler sadece gardırobumuzu değil, bağışıklık sistemimizi de şaşırtır. Yorgunluk, nezle, grip ya da sindirim sorunları tam da bu dönemde kapımızı çalmaya başlar. İşte bu yüzden mevsim geçişlerinde tabağımıza koyduğumuz her lokma, vücudumuza küçük ama güçlü bir koruma kalkanı olabilir.
Bağışıklığı güçlü tutmanın ilk adımı çeşitlilik. Tabakta tek renge mahkum olmak, savunma sistemimizi tek boyutlu hale getirir. Oysa doğa bize her mevsim farklı renklerde sebze ve meyve sunar. Portakal ve mandalinanın turuncusu, ıspanağın yeşili, pancarın kırmızısı… Bu renkler sadece göze hitap etmiyor; aynı zamanda farklı vitamin ve mineralleri de temsil ediyor. C vitamini açısından zengin turunçgiller bağışıklık hücrelerini desteklerken, A vitamini içeren havuç ya da bal kabağı solunum yollarımızı korur. Çinko ve selenyum açısından zengin ceviz, badem, balık gibi besinler ise bağışıklık hücrelerinin daha aktif çalışmasına yardımcı olur.
Bir diğer önemli nokta ise bağırsak sağlığı. Bağışıklık sistemimizin yaklaşık %70’i bağırsaklarımızda bulunur. Bu nedenle yoğurt, kefir, turşu gibi probiyotikten zengin besinleri soframızdan eksik etmemek çok önemlidir. Bu besinler, bağırsaklarımızda yaşayan yararlı bakterileri destekler. Ama onların da besine ihtiyacı vardır: soğan, sarımsak, pırasa, yulaf gibi prebiyotik lifler bu dost bakterilerin büyümesine yardımcı olur. Sağlıklı bir bağırsak florası, güçlü bir bağışıklık demektir.
D vitamini bu dönemde ayrı bir yere sahip. Gün ışığının azalmasıyla beraber vücudumuzda D vitamini üretimi düşer. Eksiklik, hem yorgunluğu artırır hem de hastalıklara yakalanma riskini yükseltir. Sonbahar ve ilkbahar aylarında bu nedenle D vitamini seviyelerimizi kontrol ettirmek, gerekirse doktor önerisiyle destek almak oldukça faydalıdır.
Mevsim geçişlerinde bir diğer tuzak ise işlenmiş gıdalar. Hızlıca atıştırdığımız paketli yiyecekler, bağışıklığımızı desteklemek bir yana, çoğu zaman yük haline gelir. Rafine şeker ve aşırı tuz, savunma sistemimizi zayıflatabilir. Bunun yerine mevsiminde yetişmiş, taze ve mümkünse yerel ürünleri tercih etmek hem bedenimize hem de bütçemize iyi gelir.
Tabii bağışıklık sadece tabaktaki seçimlerle değil, yaşam tarzıyla da şekillenir. Uykusuz geçen geceler, stresli günler, hareketsiz bir yaşam; en sağlıklı tabakları bile etkisiz hale getirebilir. Günde 7–8 saat uyumak, düzenli yürüyüş yapmak, stresle baş etmenin yollarını bulmak ve bol su içmek bağışıklığın görünmez ama en güçlü destekçileridir.
Mevsim geçişleri aslında bir sınav gibidir. Bedenini hazırlayan, uyum sağlayan ve doğru beslenenler bu dönemi kolayca atlatır. Unutmayalım: Bağışıklık sistemi tek bir mucizevi besinle güçlenmez. Renkli, çeşitli, dengeli bir tabak; düzenli uyku ve biraz hareketle birleştiğinde ise en büyük koruyucumuz olur. Sağlıklı günler, tabağımızdan başlar.